10 ŞUBAT 1976



10 ŞUBAT 1976  DA NE OLDU? 
10 Şubat 1976 günü saat 10.30 civarında birkaç günden beri yoğun bir şekilde yağan kar nedeni ile ulaşıma kapanan demiryolunu ulaşıma açmak için Karagöl-Köroğlu arasında 83 mevkii denilen bölgede kar temizleme çalışması yapan işçilerin üzerine çığ düştü. Çığ altında kalan işçilerden Karagöl köyünden Hüseyin Doğan , Hüseyin Polat, İsmail Sarı ve Ali Ülger yaşamlarını yitirdiler. Karagöl Köyünün tarihinde önemli bir yer tutan bu üzücü olay ,  o tarihlerde ulusal düzeyde yayın yapan gazetelerde de yer aldı. Yazılı bir yerel tarihin oluşturulmasına katkıda bulunmak için bu haberleri aşağıda paylaşıyorum.

“ÇIĞ ALTINDA KALAN 14 KİŞİ ÖLDÜ
-Doğu ve Güney Ekspresleri ile bir posta treni  Karagöl’de 3bin yolcusuyla kara saplanarak mahsur kaldı.
-Trakya’da  kara ve demiryolları açıldı.Uçak Seferleri 17’de yeniden başladı.
-İstanbul’da  da fuel-oil sıkıntısı başladı fahiş fiyata benzin satıldı.
                                                                                             (Yurt Haberler Servisi)
…Kar tipi ve fırtına yurdun büyük kesiminde yaşamı zorlaştırıp can ve mal kaybına neden olurken…Tatvan ilçesinde iki eve çığ düşmüş 14 kişi ölmüştür…”Milliyet 10.02.1976

KIŞ , DOĞU ANADOLU'YA KAYDI
Demiryolunu açmaya çalışan 150 İşçinin üstüne çığ düştü.2 Kişi öldü. Kayıp sayısının artmasında endişe ediliyor.                                                                                                                                                                  (Yurt Haberler Servisi)
…Sivas-Malatya demiryolunu kapayan  48 saatlik karı temizlemek isteyen 150 demiryolu işçisinin üzerine çığ düşmüş İlk gelen haberlere göre Hüseyin Doğan ve Hüseyin Polat ölmüştür… ” Milliyet 11.02.1976

“KARA KIŞIN ETKISI, DOĞU'DA YOĞUNLAŞTI
(Cumhuriyet Haber Merkezi) Batı bölgelerinde etkisini kaybetmeye  başlayan kar ve soğuk, Doğu bölgelerinde etkisini sürdürürken, can kaybına yol açmaya da devam etmektedir. Sıvas'ta Köroğlu - Karagöl arasında demiryolunun 683. Kilometresinde dün sabah saat 10.30'da 70 işçi çığ altında kalmıştır. Anadolu Ajansının haberine göre, çığ altında kalanlardan 3 kişi ölü olarak çıkarılmış, 17 kişinin kayıp  25 kişinin de yaralandığı bildirilmiştir. Bu arada çığ altında  kalanları kurtarmak için Malatya’dan saat 16 sıralarında gönderilen iki helikopter, Kangal ilçesinde tipiye tutulduğundan, geri dönmek zorunda kalmışlardır. Helikopterlerin bugün olay  yerine havadan yiyecek ve giyecek atacağı bildirilmiştir Çığ altından ölü olarak çıkarılanlar, Hüseyin  Doğan, Ahmet Güneş ve Hüseyin Polat'tır…” Cumhuriyet  11.02.1976

"BİTLİS'TE ÇIĞ ALTINDA KALAN İKİ KÖYDE  27 KİŞİ CAN VERDİ
(Cumhuriyet Haber Merkezi)...öte yandan Sivas'ın Karagöl-Bozanlı istasyonları arasındaki demiryolu hattını açmak isterken çığ altında  kalarak ölenlerin sayısı 4'e yükselmiştir. Dünkü kurtarma çalışmaları sırasında  İsmail Sarı ve Ali Ülgen adındaki işçilerin cesetleri  bulunmuştur. Kangal kaymakamı olay yerinde kar kalınlığının 6 metre olduğunu bu yüzden kurtarma çalışmalarının güçlükle yürütüldüğünü söylemiştir. Olay yerine gitmek için yola çıkan üçüncü bir kurtarma ekibinin de Eskiköy-Karasar arasında kara saplandığı bildirilmektedir..."Cumhuriyet 13.02.1976





Yaşamını yitirenlerin etrafı  yeşil demir çitle
çevrilmiş mezarları






KARAGÖL KÖYÜNÜN KURUCUSU ÛS Ê BINÊT İSMİ ÜZERİNE




          Karagöl Köyünün (Qêrêgol)  kurucusu  Ûs-ê Bınêt   genelikle Yusuf Bünyat olarak  anılmaktadır ki bu şekildeki bir isimlendirmenin doğru olmadığını düşünüyorum. Zira ;

          Yusuf Bünyat  şeklindeki söyleyiş ile  adı Yusuf,  soyadı Bünyat olan bir kişi  algısı yaratılıyor ki bu gerçek değil.Çünkü 1934 yılında kabul edilen Soyadı Kanunu kadar ve tabii ki Ûs-ê Binêt'in yaşadığı yıllarda  soyadı kullanılmamaktaydı. Özellikle resmi işlemler esnasında kişinin adının yanına baba adı, memleketi v.s  yazılarak kişi belirleniyordu.Dolayısı ile 'Bünyat' bugünkü anlamda bir soyadı değil.Esasen Kürtçe olan Ûs-ê Binêt ismi Kürtçe dil kurallarına göre ; Binêt’in   oğlu Ûs  anlamına gelmektedir. İbo Hesê  dediğimizde Hês’ın  oğlu İbo anlaşıldığı gibi.

       Diğer taraftan Ûs-ê Binêt isminin Yusuf Bünyat olarak Türkçeye çevrilmesinin Türkçe dil kuralları açısından da hatalı olduğu kanaatindeyim .Zira özel isimler Türkçeye anlamları ya da ses benzeşmeleri üzerinden çevrilemezler. John’a  Can , Joseph’e Yusuf , İsaac’ a İshak , Benjamin'e Bünyamin demediğimiz gibi   Ûs'e  de  Yusuf diyemeyiz.    Bilindiği gibi köyümüzde Ûs-ê Binêt   ’in soyundan gelenler için   ‘Ûsıklar’ denilmekte olup , aynı çeviri mantığını kullanmış olsaydık  köyümüzdeki  Ûsıklar sülalesine  Yusuflar dememiz gerekirdi.Peki Türkçeye tüm diğer dillerdeki özel isimler olduğu gibi alınırken neden Kürtçe özel isimler Türkçeleştirilerek alınmışlardır? Bu sorunun cevabı asimilasyon politikaları ile bunun muhatapları tarafından   içselleştirilmesi olsa gerekir.

      Bütün yukarıda söylenenler ile birlikte   Kürtçe  Ê,ê- Û,û harflerinin halen kullandığımız bilgisayar klavyelerinde dahi bulunmaması pratik bir sorun olarak karşımızda durmaktadır. Dolayısı ile gerek Kürtçe harfleri kullanma zorluğu  gerek ise  'Galat-ı meşhur Lügat-ı fasihten evladır' **  özlü sözüne itibar edecek ve   Karagöl Köyünün kurucusunun  Türkçeleştirilmiş ismini   kullanmaya devam edeceksek   BÜNYAT OĞLU YUSUF isminin kullanılmasının  daha doğru olacağı kanısındayım.

Ûs-ê Binêt'in köy mezarlığındaki
 mezarı

____________________

*Ûs-ê Binêt ismindeki Kürtçe harflerin okunuşu ise şöyledir.  Û,û  sesi Türkçedeki u sesi gibi söylenir. Ê,ê sesi Türkçede yoktur e ile ı arasında bir ses verir.I,i Türkçedeki  ı sesi gibi söylenir
**Yazılışında yada söylenişinde yanlışlık olmuş olsa da herkesin aynı şeyi anladığı  meşhur olmuş yanlış ifade, sözlükteki doğru ifadeye  yeğ tutulur 

SİVAS/KARAGÖL NAHİYESİ (1865-1907)




Çok değil bundan 132 yıl önce yani 1880’lerde Karagöl , Sivas Sancağına bağlı 9 köyden oluşan toplam nüfusu 2017 kişi olan bir Nahiye merkezi idi. O tarihlerdeki Müdürü Gül Ağa Tornik/Korubaşı köyünden olup , azaların hangi köy yada köylerden olduğunu ise bilmiyoruz. Gül Ağa’dan sonra Kertme/Şenyurt Köyünden Ali Osman’ın Nahiye Müdürü olduğunu sanıyoruz. Ancak  Ali Osman’ın Nahiye Müdürlüğü  yazılı kaynaklarla teyit edilememiştir.1903 yılına geldiğimizde ise Kangal Kazasına bağlanan Karagöl Nahiyesinin , Nahiye Müdürü  köyümüzden “İsmali Fate” olarak bilinen İsmail (Binici ) olmuştur.1907 tarihli Sivas Vilayet salnamesinde ise Karagöl'ün Kangal Kazasının nahiyesi olarak yer almadığını görüyoruz.

         1864 yılında çıkarılan ve 1865 yılında Anadolu'da uygulanmaya başlanan  (Tuna) Vilayet Nizamnamesi ile Osmanlı Devleti Eyalet sisteminden Vilayet sistemine geçmiş olup  Nahiye Teşkilatı    tam olarak 22 Ocak 1871 tarihinde yayınlanan İdâre-i Umûmiye-i Vilâyet Nizâmnâmesi ile Osmanlı Devletinin yönetim sistemine girmiştir.1913 tarihli İdare-i Umumiye-i Vilayet Kanunu Muvakkatı bu Nizamnameyi kaldırana kadar Vilayet(İl) - Sancak(liva) - Kaza(İlçe) - Nahiye(Bucak) - Karye/Kura (Köy) şeklindeki idari yapı korunmuştur. 1913 tarihli Nizamnamede Nahiyelerle ilgili bir hüküm yer almamakta dır. 1924 tarihli  Köy Kanunu yürürlüğe girinceye kadar Nahiye ve  köy yönetimleri  varlıklarını eskiden olduğu gibi sürdürmüşlerdir.Diğer taraftan Tahir Sezen tarafından hazırlanan "Osmanlı Yer Adları " adlı eserde  Karagöl'ün  1871 tarihli Nizamname'den önce 1865 yılındaki düzenlemeyle birlikte  Sivas''a  Nahiye olarak bağlandığı dolayısıyla  nahiye olarak varlığının 42 yıl (1865-1907) sürdüğü anlaşılmaktadır.Cumhuriyet döneminde ise Kangal Kazasının Kavak Nahiyesine  bağlanmıştır.
       
          1871 tarihli Nizamname ile  beş yüz kişiden fazla nüfuslu köy ve çiftlikler bir nahiye olarak düzenlenmiş bulunuyordu. Nahiye müdürü kendisine bağlı köylerin ihtiyar meclislerinden seçilen dörder üyenin katılımıyla oluşan nahiye meclisi ile birlikte karar alarak yönetimi yürütecekti. Nâhiye müdürlüğüne tayin olunacakların “sâniyen, oldukca okuyub yazması olması, sâlisen, sui-şöhretle müştehîr bulunmaması ( kötü şöhretle tanınmaması) ve râbian, yermi beş yaşını mütecâvüz (geçmiş) bulunması meşrûtdur (şarttır) ve me’mûriyyetleri dahiliye nezâreti canibinden (İçişleri Bakanlığı tarafından) tasdîk olunacaktır”.1876 yılına kadar Nahiye Müdürleri yöre halkı arasında vali tarafından atanıp Dahile Nezaretinin onayı ile  göreve gelirken,   1876 yılı Nisan ayında hazırlanan Nahiye Nizamnamesi ile Nahiye müdürlerinin seçimle göreve getirilmeleri esası benimsenmiştir.

         Nahiye nüfusu ve  isimler ile ilgili  bilgiler  1870'ten başlayarak 1907 yılına kadar her yıl   yayınlanan Sivas Vilayet Salnameleri  taranarak elde edilmiştir.
                            
           

1880 tarihli Salname-i  Vilayet-i  Sivas'ın Türkçe Baskısında Karagöl Nahiyesi
(Salname-i Vilayet-i  Sivas  /Yrd. Dç Dr. Ebubekir S.Yücel/ Buruciye Yayınları)

1903 tarihli Salname-i  Vilayet-i Sivas'ın Türkçe Baskısında Karagöl Nahiyesi
(Salname-i Vilayet-i  Sivas  /Yrd. Dç Dr. Ebubekir S.Yücel /Buruciye Yayınları)



*Sivas 1864 ' e kadar Osmanlı devletine bağlı  Eyalet-i Rum'un   merkezi olmuştur.
*Sancak Teşkilatı  24 Nisan 1924 yılında yürürlüğe giren Teşkilat-ı Esasiyye Kanunu (Anayasa) ile kaldırılmıştır.
*Bucak Teşkilita İl idaresi Kanununa göre halen resmi varlığını sürdürüyor olmasına karşın  tamamen fonksiyonsuz hale gelmiştir.2011 verilerine göre Türkiye'de 634 Bucak Teşkilatı olmasına rağmen Bucak Müdürü olan  yer sayısı 1'dir.

KAYNAKÇA

1- S.YÜCEL Ebubekir (2011) , Salname-i Vilayet-i  Sivas Cilt 1-4 , Sivas, Buruciye Yayınları
2-SEZEN Tahir (2006) , Osmanlı Yer Adları , Ankara , Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü
3-ÇADIRCI Musa (2007) ,Tanzimat Sürecinde Türkiye , Ülke Yönetimi,Ankara, İmge Kitabevi Yayınları