Osmanlı Döneminde Yapılan İlk Heykel / Mekân Ve İnsanıyla Sivas


Atatürk, 22 Ocak 1923 ‘te Bursa Şark Sineması salonunda halkla yaptığı konuşmada kendisine sorulan bir soruya şu cevabı verir.

“Anıtlardan söz eden arkadaşlarımızın amacı heykel olsa gerektir. Dünyada medenî, ileri ve olgun olmak isteyen herhangi bir millet mutlaka heykel yapacak ve heykeltraş yetiştirecektir. Anıtların şuraya buraya tarih hatıraları olarak dikmenin dine aykırı olduğunu ileri sürenler, şeriat hükümlerini hakkıyla incelememiş ve araştırmamış olanlardır… Aydın ve dindar olan milletimiz ilerlemenin sebeplerinden biri olan heykeltraşlığı önemli derecede ilerletecek ve memleketimizin her köşesi atalarımızın ve bundan sonra yetişecek evlâtlarımızın hatıralarını güzel heykellerle dünyaya ilân edecektir. Bu işe çoktan başlanmıştır. Örneğin Sivas’dan Erzurum’a giderken yol üzerinde güzel bir heykele rastlarsınız. ”(1)

Atatürk'ün  ‘güzel bir heykel’ dediği bu heykel 1916 yılında, Sivas Valisi Muammer Bey’in direktifi ile Kaymakam Nebi Bey tarafından Hafik’in çıkışına yaptırılan Osmangazi Heykelidir. Atatürk heykeli Erzurum Kongresine katıldıktan sonra Sivas’ta toplanacak Kongreye giderken 1919 yazında Erzurum-Sivas Yolu üzerinde Hafik ilçesinde görmüştür.

Osmangazi heykelinin yaptırılması için talimatı veren Vali Muammer Bey, heykelin açılış törenine, karargâhı Suşehri’nde bulunan Üçüncü Ordu Komutanı Vehip Paşa’dan çekindiği için katılamamış, açılışı yapması için Sivas Müftüsü Abdulrauf Efendiyi görevlendirilmiştir.

Sivas Valisinin heykelin açılışına gitmemesine neden olacak kadar Üçüncü Ordu komutanı Vehip Paşadan korkmasının nedenine gelince;

Mazhar komisyonuna verdiği ifade de Vehip Paşa şöyle demektedir. “ Askeri zorunluluklar amele taburlarında çalışan Ermenilerin Dördüncü orduya sevk edilmesini gerektirdi. Amele taburlarının Halep’e sevk edilmek üzere Sivas’ta toplanmasına karar verildi. Valiye bu yönde talimatlar verildi.”

Üçüncü Ordu komutanın kendi mıntıkasındaki amele askerleri Dördüncü Ordu Komutanı Cemal Paşa ‘nın emrine vermek üzere Sivas’ta toplama kararı İttihat Terakki çevrelerince bu askerlerin yok edilmeleri için bir fırsat olarak görülmüş, ancak komutanın Suriye’ye sevk edilmesi gereken bu askerlerin akıbeti hakkında bir soruşturma başlatacağı düşünülmemiştir. Bu amele taburları yola çıktıktan üç ay sonra onların Halep’e varıp varmadıklarını belirten hiçbir haber alamayan Vehip Paşa, bu askerlerin başlarına ne geldiğini merak eder. Dördüncü Ordu Komutanı Ahmed Cemal ‘den bir açıklama ister. Ahmet Cemal Paşa bu askerlerin kendi mıntıkasına gelmediklerini bildirir. Bunun üzerine Vehip Paşa, Vali Muammer Bey’e başvurur, vali ona  “ Bütün Ermeni askerlerinin, Şarkışla ile Gemerek arasında onları Halep’e götürmekle görevlendirilen Jandarma Yüzbaşısı Nuri Efendi tarafından katledildiklerini" bildirir. Vehip Paşa’nın yaptığı soruşturma sonucunda söz konusu 2.500 Ermeni askerinin Yüzbaşı Nuri tarafından öldürüldüğü anlaşılır. Yüzbaşı Nuri Suşehri’ndeki Üçüncü Ordu karargâhına çağrılır, Divan-ı Harbe çıkarılır ve ölüm cezasına çaptırılır. Olayı Haber alan vali durumu Vehip Paşa ile Konuşmak için Suşehri’ne gider. Kasabaya yaklaşmakta olduğu sırada, onun yolu üzerinde hüküm infaz edilir, Muammer bey, Nuri Beyi asıldığı sehpada görür ve Suşehri’ne girmeden Sivas’a geri döner. Yüzbaşı Nuri’nin cezalandırılması ile yetinmeyen Vehip Paşa, Vali Ahmet Muammer Bey’in de askeri yargı karşısına çıkarılmasını ister. Vali ile Vehip Paşa arasındaki gerilimi yumuşatmak için İttihat Terakki Cemiyeti liderlerinden Dâhiliye Nazırı Talat Paşa ile Enver Paşa’nın sağ Kolu Levazım Reisi İsmail Hakkı Paşa 29 Kasım 1916 da Sivas’a gelirler. Muhtemelen Vehip Paşa, valinin görevden alınmasını talep eder ve bu konuda diretir, bunun üzerine Ahmet Muammer Ocak 1917’nin son günlerinde Konya valiliğine tayin edilir. (2) (3)

Gelelim Heykelin açılışına, Sivas Valisinin, Üçüncü Ordu Komutanı Vehip Paşadan çekindiği için heykelin açılışına Sivas Müftüsü Abdulrauf Efendiyi gönderdiğini söylemiştik. Dolayısı ile bu heykel sadece Osmanlı devletinde kamuya açık yapılan ilk heykel değil aynı zamanda, bir müftü tarafından açılışı yapılan ilk ve tek heykeldir.* Bugün Sivas Arkeoloji müzesinde sergilenmekte olan Osman Gazi büstünün hemen üstündeki tabloda, bu açılış töreni resmedilmiştir.

Heykelin açılışını yapan müftü Abdulrauf Efendi, Sivas’ın dini yönü ağır basan önemli Ayan ailelerindendir. Hatip-zade, Sarı hatipzade ya da saçlılar denen bu ailenin üyelerinden bazıları daha önce de Sivas’ta müftülük yapmışlardır. Ayrıca Sivas Ulu caminin imam ve hatipleri bu aileden olmuştur. Abdulrauf Efendi aynı zamanda Sivas Müdafai Hukuk Cemiyetin Kuruluşunda yer almış, bu cemiyet yerini Halk Fırkasına bırakana kadar Başkanlığını yapmıştır. 27 Haziran 1919 yılında Sivas’a gelen Mustafa Kemal’in emirlerini Ulu Camide anlatarak, Sivaslıların milli mücadeleye katılmasını sağlamaya çalışmıştır.  Aile Soyadı Kanundan sonra Sarısözen soyadını almıştır. Bugün dinlediğimiz pek çok türküyü derlemiş olan Muzaffer Sarısözen bu ailedendir. Yine 1970 ler de kurulan Fikir Kulüpleri Federasyonunda yöneticilik, Sosyalist Demokrasi Partisinde genel başkanı yardımcılığı yapan Veysi Sarısözen de bu ailedendir. (4)

Sivas Valisi Ahmet Muammer ve Üçüncü ordu komutanı Vehip Paşa’ya gelirsek.

Mondros Mütarekesinden sonra her ikisi de İstanbul’a çağrılır. İttihat ve Terakkici Enver, Talat ve Cemal'in iltica etmelerinden sonra kurulan hükümet tarafından verilen kararla Bekir Ağa Bölüğünde (Resmi adı İstanbul Muhafızlığı Dairesi olan ve binası şu anda İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi olarak kullanılan dönemin ünlü hapishanesi)  bir süre hapsedilirler.

Ahmet Muammer,  buradan İngilizler tarafından Malta Adasına sürgüne götürülür. 1922 yılında ise tekrar Kayseri Mutasarrıflığına (vali ile kaymakam arasında bir makam) atanır. 1923 yılında TBMM 2. Dönem Sivas milletvekili olur. Sivas Vilayeti Bidayet Mahkemesi Ceza Dairesi Reisi Mehmet Sami Efendi’nin 1874 yılında İstanbul’da doğan oğlu Ahmet Muammer 1928 yılında 53 yaşında Kayseri’de vefat eder. Mezarı kayserinin Endürlük köyündedir.

Vehip Paşa ise Bekir Ağa Bölüğünden serbest kaldıktan sonra, Anadolu’daki milli mücadeleye katılmak yerine yurt dışına İtalya’ya kaçar. Türkiye’nin yeni rejimine muhalif hareketlerde bulunur. Bu nedenle önce askerlik mesleğinden, sonra da vatandaşlıktan çıkarılır.  Almanya, Romanya, Yunanistan ve Mısıra giden Vehip Paşa, İtalya - Habeşistan harbinde Habeş ordusuna komutanlık yapar. İsmet İnönü’nün cumhurbaşkanlığı döneminde, 150’liklerin affı sonrasında 1939 yılında tekrar vatandaşlığa alınır.Çanakale Cephesinin kahraman askeri Vehip Paşa, yurda döndükten kısa bir süre sonra 1940 yılında vefat eder. Mezar yeri yeğeni Yapı Ve Kredi Bankasının Kurucusu Kazım Taşkent tarafından satın alınır ve Karacaahmet Mezarlığı’nda toprağa verilir.(5)

NOTLAR

*Heykel yine bir Sivas valisi Nazmi Toker tarafından 1937 yılında yıktırılır, yapılış ve Sivas yerine Hafik ilçesine dikilmesinin nedeni tam olarak bilinmediği gibi yıktırılmanın nedeni de bilinmemektedir. Büst 1943 yılında sergilendiği Sivas Arkeoloji müzesine getirilir. Büstün konulduğu taş sütün ise Hafik Tepebaşı Merkez Cami’sinde musalla taşı olarak kullanılmaktadır. Günümüzde heykelin sergilendigi muze binası ise   1914 yilinda yine Vali Muammer bey tarafindan Mektebi Sanayi İmalathanesi olarak yapılmistır. 

KAYNAKLAR

1)https://www.atam.gov.tr/ataturkun-soylev-ve-demecleri/bursada-sark-sinemasinda-halkla-konusma

2)Raymond Kevorkian, Ermeni Soykırımı, İletişim yayınları

3)Neslihan Altuncuoğlu, Modern Kayseri'nin mimarlarından vali Muammer bey (1874-1928) Yüksek Lisans Tezi, Erciyes Üniversitesi -2007

4)Muammer Aydın, Sivas’ta Ayan Aileleri 1740-1850, Sivas Belediyesi

5)Yüksel Nizamoğlu, Vehip Paşa (Kaçı)’ı Hayatı ve Askerlik Faaliyetleri, Doktora Tezi, İstanbul Üniversitesi-2010

Sivas Arkeoloji Müzesi