Osmanlı Döneminde Yapılan İlk Heykel / Mekân Ve İnsanıyla Sivas


Atatürk, 22 Ocak 1923 ‘te Bursa Şark Sineması salonunda halkla yaptığı konuşmada kendisine sorulan bir soruya şu cevabı verir.

“Anıtlardan söz eden arkadaşlarımızın amacı heykel olsa gerektir. Dünyada medenî, ileri ve olgun olmak isteyen herhangi bir millet mutlaka heykel yapacak ve heykeltraş yetiştirecektir. Anıtların şuraya buraya tarih hatıraları olarak dikmenin dine aykırı olduğunu ileri sürenler, şeriat hükümlerini hakkıyla incelememiş ve araştırmamış olanlardır… Aydın ve dindar olan milletimiz ilerlemenin sebeplerinden biri olan heykeltraşlığı önemli derecede ilerletecek ve memleketimizin her köşesi atalarımızın ve bundan sonra yetişecek evlâtlarımızın hatıralarını güzel heykellerle dünyaya ilân edecektir. Bu işe çoktan başlanmıştır. Örneğin Sivas’dan Erzurum’a giderken yol üzerinde güzel bir heykele rastlarsınız. ”(1)

Atatürk'ün  ‘güzel bir heykel’ dediği bu heykel 1916 yılında, Sivas Valisi Muammer Bey’in direktifi ile Kaymakam Nebi Bey tarafından Hafik’in çıkışına yaptırılan Osmangazi Heykelidir. Atatürk heykeli Erzurum Kongresine katıldıktan sonra Sivas’ta toplanacak Kongreye giderken 1919 yazında Erzurum-Sivas Yolu üzerinde Hafik ilçesinde görmüştür.

Osmangazi heykelinin yaptırılması için talimatı veren Vali Muammer Bey, heykelin açılış törenine, karargâhı Suşehri’nde bulunan Üçüncü Ordu Komutanı Vehip Paşa’dan çekindiği için katılamamış, açılışı yapması için Sivas Müftüsü Abdulrauf Efendiyi görevlendirilmiştir.

Sivas Valisinin heykelin açılışına gitmemesine neden olacak kadar Üçüncü Ordu komutanı Vehip Paşadan korkmasının nedenine gelince;

Mazhar komisyonuna verdiği ifade de Vehip Paşa şöyle demektedir. “ Askeri zorunluluklar amele taburlarında çalışan Ermenilerin Dördüncü orduya sevk edilmesini gerektirdi. Amele taburlarının Halep’e sevk edilmek üzere Sivas’ta toplanmasına karar verildi. Valiye bu yönde talimatlar verildi.”

Üçüncü Ordu komutanın kendi mıntıkasındaki amele askerleri Dördüncü Ordu Komutanı Cemal Paşa ‘nın emrine vermek üzere Sivas’ta toplama kararı İttihat Terakki çevrelerince bu askerlerin yok edilmeleri için bir fırsat olarak görülmüş, ancak komutanın Suriye’ye sevk edilmesi gereken bu askerlerin akıbeti hakkında bir soruşturma başlatacağı düşünülmemiştir. Bu amele taburları yola çıktıktan üç ay sonra onların Halep’e varıp varmadıklarını belirten hiçbir haber alamayan Vehip Paşa, bu askerlerin başlarına ne geldiğini merak eder. Dördüncü Ordu Komutanı Ahmed Cemal ‘den bir açıklama ister. Ahmet Cemal Paşa bu askerlerin kendi mıntıkasına gelmediklerini bildirir. Bunun üzerine Vehip Paşa, Vali Muammer Bey’e başvurur, vali ona  “ Bütün Ermeni askerlerinin, Şarkışla ile Gemerek arasında onları Halep’e götürmekle görevlendirilen Jandarma Yüzbaşısı Nuri Efendi tarafından katledildiklerini" bildirir. Vehip Paşa’nın yaptığı soruşturma sonucunda söz konusu 2.500 Ermeni askerinin Yüzbaşı Nuri tarafından öldürüldüğü anlaşılır. Yüzbaşı Nuri Suşehri’ndeki Üçüncü Ordu karargâhına çağrılır, Divan-ı Harbe çıkarılır ve ölüm cezasına çaptırılır. Olayı Haber alan vali durumu Vehip Paşa ile Konuşmak için Suşehri’ne gider. Kasabaya yaklaşmakta olduğu sırada, onun yolu üzerinde hüküm infaz edilir, Muammer bey, Nuri Beyi asıldığı sehpada görür ve Suşehri’ne girmeden Sivas’a geri döner. Yüzbaşı Nuri’nin cezalandırılması ile yetinmeyen Vehip Paşa, Vali Ahmet Muammer Bey’in de askeri yargı karşısına çıkarılmasını ister. Vali ile Vehip Paşa arasındaki gerilimi yumuşatmak için İttihat Terakki Cemiyeti liderlerinden Dâhiliye Nazırı Talat Paşa ile Enver Paşa’nın sağ Kolu Levazım Reisi İsmail Hakkı Paşa 29 Kasım 1916 da Sivas’a gelirler. Muhtemelen Vehip Paşa, valinin görevden alınmasını talep eder ve bu konuda diretir, bunun üzerine Ahmet Muammer Ocak 1917’nin son günlerinde Konya valiliğine tayin edilir. (2) (3)

Gelelim Heykelin açılışına, Sivas Valisinin, Üçüncü Ordu Komutanı Vehip Paşadan çekindiği için heykelin açılışına Sivas Müftüsü Abdulrauf Efendiyi gönderdiğini söylemiştik. Dolayısı ile bu heykel sadece Osmanlı devletinde kamuya açık yapılan ilk heykel değil aynı zamanda, bir müftü tarafından açılışı yapılan ilk ve tek heykeldir.* Bugün Sivas Arkeoloji müzesinde sergilenmekte olan Osman Gazi büstünün hemen üstündeki tabloda, bu açılış töreni resmedilmiştir.

Heykelin açılışını yapan müftü Abdulrauf Efendi, Sivas’ın dini yönü ağır basan önemli Ayan ailelerindendir. Hatip-zade, Sarı hatipzade ya da saçlılar denen bu ailenin üyelerinden bazıları daha önce de Sivas’ta müftülük yapmışlardır. Ayrıca Sivas Ulu caminin imam ve hatipleri bu aileden olmuştur. Abdulrauf Efendi aynı zamanda Sivas Müdafai Hukuk Cemiyetin Kuruluşunda yer almış, bu cemiyet yerini Halk Fırkasına bırakana kadar Başkanlığını yapmıştır. 27 Haziran 1919 yılında Sivas’a gelen Mustafa Kemal’in emirlerini Ulu Camide anlatarak, Sivaslıların milli mücadeleye katılmasını sağlamaya çalışmıştır.  Aile Soyadı Kanundan sonra Sarısözen soyadını almıştır. Bugün dinlediğimiz pek çok türküyü derlemiş olan Muzaffer Sarısözen bu ailedendir. Yine 1970 ler de kurulan Fikir Kulüpleri Federasyonunda yöneticilik, Sosyalist Demokrasi Partisinde genel başkanı yardımcılığı yapan Veysi Sarısözen de bu ailedendir. (4)

Sivas Valisi Ahmet Muammer ve Üçüncü ordu komutanı Vehip Paşa’ya gelirsek.

Mondros Mütarekesinden sonra her ikisi de İstanbul’a çağrılır. İttihat ve Terakkici Enver, Talat ve Cemal'in iltica etmelerinden sonra kurulan hükümet tarafından verilen kararla Bekir Ağa Bölüğünde (Resmi adı İstanbul Muhafızlığı Dairesi olan ve binası şu anda İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi olarak kullanılan dönemin ünlü hapishanesi)  bir süre hapsedilirler.

Ahmet Muammer,  buradan İngilizler tarafından Malta Adasına sürgüne götürülür. 1922 yılında ise tekrar Kayseri Mutasarrıflığına (vali ile kaymakam arasında bir makam) atanır. 1923 yılında TBMM 2. Dönem Sivas milletvekili olur. Sivas Vilayeti Bidayet Mahkemesi Ceza Dairesi Reisi Mehmet Sami Efendi’nin 1874 yılında İstanbul’da doğan oğlu Ahmet Muammer 1928 yılında 53 yaşında Kayseri’de vefat eder. Mezarı kayserinin Endürlük köyündedir.

Vehip Paşa ise Bekir Ağa Bölüğünden serbest kaldıktan sonra, Anadolu’daki milli mücadeleye katılmak yerine yurt dışına İtalya’ya kaçar. Türkiye’nin yeni rejimine muhalif hareketlerde bulunur. Bu nedenle önce askerlik mesleğinden, sonra da vatandaşlıktan çıkarılır.  Almanya, Romanya, Yunanistan ve Mısıra giden Vehip Paşa, İtalya - Habeşistan harbinde Habeş ordusuna komutanlık yapar. İsmet İnönü’nün cumhurbaşkanlığı döneminde, 150’liklerin affı sonrasında 1939 yılında tekrar vatandaşlığa alınır.Çanakale Cephesinin kahraman askeri Vehip Paşa, yurda döndükten kısa bir süre sonra 1940 yılında vefat eder. Mezar yeri yeğeni Yapı Ve Kredi Bankasının Kurucusu Kazım Taşkent tarafından satın alınır ve Karacaahmet Mezarlığı’nda toprağa verilir.(5)

NOTLAR

*Heykel yine bir Sivas valisi Nazmi Toker tarafından 1937 yılında yıktırılır, yapılış ve Sivas yerine Hafik ilçesine dikilmesinin nedeni tam olarak bilinmediği gibi yıktırılmanın nedeni de bilinmemektedir. Büst 1943 yılında sergilendiği Sivas Arkeoloji müzesine getirilir. Büstün konulduğu taş sütün ise Hafik Tepebaşı Merkez Cami’sinde musalla taşı olarak kullanılmaktadır. Günümüzde heykelin sergilendigi muze binası ise   1914 yilinda yine Vali Muammer bey tarafindan Mektebi Sanayi İmalathanesi olarak yapılmistır. 

KAYNAKLAR

1)https://www.atam.gov.tr/ataturkun-soylev-ve-demecleri/bursada-sark-sinemasinda-halkla-konusma

2)Raymond Kevorkian, Ermeni Soykırımı, İletişim yayınları

3)Neslihan Altuncuoğlu, Modern Kayseri'nin mimarlarından vali Muammer bey (1874-1928) Yüksek Lisans Tezi, Erciyes Üniversitesi -2007

4)Muammer Aydın, Sivas’ta Ayan Aileleri 1740-1850, Sivas Belediyesi

5)Yüksel Nizamoğlu, Vehip Paşa (Kaçı)’ı Hayatı ve Askerlik Faaliyetleri, Doktora Tezi, İstanbul Üniversitesi-2010

Sivas Arkeoloji Müzesi



FOTOĞRAFLARLA MADIMAK OTELİNDEN DENİZ GEZMİŞ’E
MEKAN VE İNSAN 

70’li yılların ikinci yarısı, çocukluk yıllarım. Köyde yaşıyoruz.
Sivas’a yılda ancak birkaç kez gidebiliyoruz. Sivas şehir merkezine gittiğimizde,  mutlaka gittiğimiz yerlerden biri Sivas postanesi.
Sivas’ın en işlek caddesi, Atatürk Caddesi'nde.
Meydandaki tarihi Valilik Binasına 200 metre mesafede büyükçe betonarme bir bina.
O tarihlerde tek iletişim aracımız mektup.
Postaneden gurbetteki yakınlarımıza mektup gönderiyoruz.
Köyden kente  göçün bütün hızı ile devam ettiği yıllar, derken  biz de  İstanbul’a göçüyoruz.

Sivas Postanesi  
 Postane burada 1930 larin ikinci yarısinda faaliyete başlamıştır.


Aradan yıllar geçiyor.
Sivas’ı artık belleğimizden silmek üzereyiz.
Tarih 2 Temmuz 1993.
Pir Sultan Abdal Şenlikleri için Sivas’ta bulunan yazar ve sanatçıların kalmakta oldukları otel taşlanarak ateşe veriliyor. Otelde bulunanlardan 33 yazar ve sanatçı katlediliyor.
Otel’in adı Madımak oteli.
Sivas denince aklımıza  ilk gelen madımak ile belleğimize tekrar dönüyor, Sivas. 

2019 -En solda Eski Örnek Otel binası yanında yenilenmiş bina Madımak Oteli



2 Temmuz 1993 sonrası Madımak Oteli


1970’ler solda Eski Örnek Otel binası yanında Madımak Oteli



2000’li yıllar - Madımak Oteli

Sivas’a şimdilerde de yılda birkaç kez gidebiliyorum. Artık İstanbul'dan gidiyorum. Şehir merkezine gittiğimde, mutlaka gittiğim yerlerden biri Madımak Oteli.  
Sivas postanesi ve eski Örnek Otelin yanında. Girişi Belediye Sokaktan.
Katledilenleri anıyorum sokağın başında birkaç dakika bekleyerek.

Çocukluk yıllarımdan hiçbir iz, hatıra yok bu yer ile ilgili.
Eski fotoğrafları inceliyorum.
Belediye binasının yerine inşa edilmiş Madımak Oteli.
Eskiden burada belediye binası varmış. 1966 yılında taşınmış belediye.
Belediye binasının sol köşesindeki Şifa Eczanesi tabelası dikkatimi çekiyor.

1940'lar solda Postane, ortada Örnek Otel, sağda Belediye 


1930'ların ilk yarısı en solda Postane binasının önceki hali , ortada
Örnek Otel Binası  en sağda Belediye ile binanın sol köşesinde  Şifa Eczanesi


Eczane 1927 yılında  açılmış. O zamanlar caddenin adı Cadde-i Kebir, daha sonra Cumhuriyet ve en son olarak da Atatürk Caddesi adını almış. Eczanenin sahibi Eczacı Şevket Çubukçu.
Aynı zamanda Chp Sivas İl Başkanı.

Yıl 1957.  İsmet İnönü  seçim çalışmaları için  Sivas’ta.  Chp İl Başkanı Şevket Çubukçu’nun evinde kalacak.

Devir Demokrat Parti devri. İsmet Paşa'nın halkla buluşmasını istemeyen siyasi iktidar, paşanın güvenliğini bahane ederek, Atatürk caddesi ile  Köşk Otelinin sağındaki  Afyon Sokakta bulunan  Çubukçu Apartmanını kordon altına almış, kimseyi  eve yaklaştırmamaktadır.

Şevket Çubukçu’nun oğlu Aydın, ilk okul 5.sınıfta. O gün okuldan çıktıktan sonra bir türlü polis kordonunu geçip eve giremez. Sonunda babasını tanıyan bir polis, onu apartmanın kapısına kadar getirir.

“Aydın, merdivenleri soluk soluğa koşarak çıkıp, kapının önüne geldiğinde , sınıfından bir arkadaşı onu beklemektedir. Çocuk İsmet Paşayı yakından görmek ve elini öpmek istemektedir. O kadar polisi nasıl atlatmıştır, eve nasıl girmiştir bilinmez. İçeri girerler, çocuk Paşanın elini öper ve Paşa çocuğun saçlarını okşar”(1)
O çocuk Aydın Çubukçu’nun  yakın arkadaşı Deniz Gezmiş'tir.

“12 yıl sonra Paşa , o gün elini öpen çocuğu ipten almak için çabalayacaktı.”
“Deniz ilkokul bitirince Sivas’ta ilk okullar arası bir yarışmaya katıldı ve birinci oldu.
Birincilik diplomasını zamanın Sivas Valisi Kadri Erdoğan’ın elinden aldı. Vali bu başarılı çocuğa bir de dolmakalem hediye etti. 12 yıl sonra o vali elinde diploma alan çocuğu  ipe göndermek için oy verdi”(2)

1958-Sivas Selçuk İlk okulu bahçesi.
 Deniz , Ortada Öğretmenin önünde , bir elinin tüm parmaklarını  diğer elinin başparmağını göstererek altı ok işareti yapıyor. 
(Foto :Abim Deniz , Can Dündar/ Can Yayınları kitabımda)

  
Madımak Oteli 2 Temmuz 1993'ten sonra uzun bir süre daha otel olarak kullanıldı. Buranın müze yapılması yönünden  talepler  artınca , İl Özel İdaresi tarafından kamulaştırıldı. 2011 yılında  kapısına ‘Bilim Kültür Merkezi'  tabelası asılarak giriş katta bir köşe de, katliamdan hayatını kaybedenlerle ilgili küçük  bir köşe oluşturuldu. 

Ümit ediyorum ki  bir gün gerçek bir yüzleşme müzesi  olur ve  insan hayatının en kutsal değer olduğunu herkes anlar. Bir daha gencecik fidanların, sanatçıların, yazarların, farklı olanların  hayatlarına insan eliyle son verilmez. 
                                                                                               
Dipnot.
1)Sf:134,Babamın Eczanesi, Akın Çubukçu/Berfin Yayınları 
2)Sf:36, Abim Deniz -Hamdi Gezmiş’in anıları, Can Dündar / Can Yayınları






Sivas Tren Garı'nın İçinde, Çocukluğum , 10. Yıl Marşı, Melike Demirağ Ve Ali Koç Geçen Hikayesi


Sivas Gar Binası /1930'lu yıllar
(Abidin Tatlıpınar Arşivinden)

Çocukluğumda  yani 1970'li yıllarda,  yılda ancak bir/iki kez köyden Sivas şehir merkezine gitme imkanımız olurdu. Kış aylarında karayolunun kapalı olması yaz  aylarında ise bilet fiyatlarının köy minibüsüne göre daha ucuz olması nedeniyle  Sivas'a  genellikle  Doğu Ekspresi ya da  Van Gölü Ekspresi ile gider gelirdik. Sabaha karşı saat 02:00-03:00 sularında babamız ya da bir yakınımız ile birlikte köyden 3-4 km uzaklıktaki istasyona yürür ve iki saatlik bir tren yolculuğundan sonra sabahın ilk ışıkları ile birlikte Sivas'ta olurduk. Sivas'a gittiğimiz bu günler bizim için adeta bir  bayram havasında geçer, toprak damlı köy evlerinden farklı yüksek binalar, elektrikle aydınlatılan  sokaklar,  bin bir çeşit eşyanın satıldığı dükkanlar bizi  bambaşka bir dünyaya götürürdü. Sivas'ta mevsimlik alış veriş yapılır,  yazlık/kışlık kıyafetlerimiz alındıktan sonra aksam saatlerinde  tren garına gidilir ve  tehir yapmazsa  saat  23:30 da gelecek olan ekspres beklenirdi. 

Sivas Gar Binası / 6 Eylül 1933
(Abidin Tatlıpınar Arşivinden)

Sivas Tren Garı  geniş ve yüksek tavanlı bir giriş holü ile pek de rahat olmayan tahta sandalyelerin bulunduğu büyük bir bekleme salonu olan, kesme taş ile inşa edilmiş bir  binaydı. Giriş holünde  bilet  satılan  bölüm,  gar büfesi  ve içinde tespih ,  takı v.s bulunan camekanlı bir tezgah yer alırdı. Köye dönüşte  günün bütün yorgunluğunu bekleme salonunun hemen yanında bulunan bu parıltılı , camekanlı tezgahın içindekileri seyrederek unuturduk. Peronda asılı  Yapı ve Kredi Bankasının leylekli reklam panosu  ile  gar binasının yanında bulunan şapkalı çeşme garın  ayrılmaz bir parçası olarak hafızamızda yer ederdi.

Doğu Ekspresi Sivas-Kangal Bileti /
Koçbaşı olarak değiştirilmeden önceki  Yapı Kredi Bankası logosu
Garın yapılış hikayesine gelince ; Ankara ile Sivas'ı birleştirecek bir demiryolu yapılacağı ilk kez Nafia Vekilince (Bayındırlık Bakanı)  Kasım 1924 de hükumetin ulaşım programının anlatıldığı bir konuşmada dile getirilir. Demiryolu hattının Sivas'tan geçmeyeceği/ İstasyonun şehir merkezine çok uzak bir yerde yapılacağı söylentileri arasında 1927 yılında , şehir merkezine 1 km mesafede  istasyon binasının yeri belirlenip inşaatına başlanır.  Eş zamanlı dönemin Belediye Başkanı tarafindan Gar Binasi ile Vilayet Binasını en kestirme şekilde birleştiren bir yol yapılır. Yol üzerinde bulunan Haci İzzet Paşa Camii yıkılmadan önce Haziresinde bulunan Peyami Safa'nın babası  İsmail Safa'nın kemikleri bir tabuta konularak Ali Ağa Camii haziresine götürülür. 30 Ağustos 1930 'da ilk tren Ankara'dan Sivas'a gelir ve Başvekil İsmet İnönü'nün katıldığı bir törenle istasyonun açılışı yapılır.



Vilayet Binasından İstasyon Caddesi/ 17.08.1946
 ( Abidin Tatlıpınar Arşivinden )

İstasyonun mermerden yapılmış, şadırvanlı Hafız Ömer Efendi Çeşmesi ise 1932 yılında yapılır. Çeşme  kitabesinde :
"DİVRİĞİLİ MÜHÜRZADE  H. ÖMER EF. ÇEŞMESİ  OĞLU MÜHENDİS NACİ BEY TARAFINDAN YAPTIRILMIŞTIR 1932 " yazmaktadır.


Sivas Gar Binası Çeşmesi/ 1930 lu yıllar
(Abidin Tatlıpınar Arşivinden)

Sivas Gar Binası Çeşmesi/01.03.2019
(Foto :Abidin Tatlıpınar )

Adı çeşmeye verilmiş olan   Mühürzade  Hafız Ömer Efendi,  Divriğili bir hakimdir. 1889 yılında vefat ettiğinde çocukları Nuri 3 yaşında Abdurrahman Nacı ise henüz 3  aylıktır. Anneleri Ayşe Hanım tarafından büyütülen Nuri ve Abdurrahman Naci kardeşler işte Sivas  Gar binası  ile yanındaki çeşme dahil  pek çok demiryolunun inşasını yapan kişilerdir. Muteahitlik yapan Nuri Maliye, Naci ise mühendislik okumuştur.  10. yıl marşından geçen " Demirağlarla ördük ana yurdu dört baştan" dizelerinden hareketle 'Demirağ ' soyadını almışlardır. Bu soyadı Atatürk"ün isteği ile aldıkları söylenir.

Sonraki yıllarda Nuri Demirağ Türkiye'nin ilk uçak fabrikasını kurmuş ve ilk uçaklarını üretmiştir. Siyasetle de ilgilenmiş 1946 yılında çok partili dönemin ilk muhalefet partisi olan Milli Kalkınma Partisini kurmuştur. Demokrat Parti'den 10. Dönem Sivas milletvekili olduktan sonru 1957 yılında vefat etmiştir. 2010 yılında adı Sivas Havalimanına verilmiştir. Kızı Gülbahar'dan olan  ve karikatürist Salih Memecan'la evli torunu Nursuna Memecan  , Akp den 26 . Dönem İstanbul milletvekiliği yapmıştır.

TBMM de 6. ve 7 dönem Chp Sivas milletvekilliği  de  yapan Abdurrahman Naci  Demirağ ise 1944  yılında  vefat etmiştir. Oğlu Yapımcı/ Yönetmen  Ömer Turgut Demirağ olup sahip olduğu AND filmin ismi babasının adının kısaltmasından gelmektedir. Turgut Demirağ ilk evliliğini Şarkıcı  Rüçhan Çamay ile ikinci evliliğini  1970 Türkiye Güzeli Afet Tuğbay (Karacan) ile yapmıştır.İlk evliliğinden  Melike Demirağ ikinci evliliğini ise Nevbahar Demirağ dünyaya gelmiştir.

Melike Demirağ  , oyuncu Lale Mansur'un  erkek kardeşi olan müzisyen/besteci  Şanar Yurdatapan ile evlenmiş, bu evliliğinden iki çocuğu olmuştur. Baba bir anne ayrı kardeşi  Nevbahar  Demirağ ise halen Fenerbahçe Spor Kulübü başkanı Ali Koç ile evli olup onun da iki çocuğu bulunmaktadır. Sivas Tren Garının hikayesinden, insanların hayat hikayelerine geldiğimiz yazıyı bundan sonraki kısmı magazin gazetecilerine bırakarak, burada sonlandıralım.


Hafız Ömer Efendi  Çeşmesi Kitabesi








SİVAS –ERZURUM DEMİRYOLU HATTI VE KARAGÖL İSTASYONU



Türkiye sınırları içinde inşa edilen ilk demiryolu,  23 Eylül 1856 tarihinde bir İngiliz şirketine verilen imtiyazla 1866 yılında tamamlanan 130 kilometre uzunluğundaki İzmir-Aydın hattıdır. Bu dönemde Osmanlı  Devletinin ekonomik ve mali yapısının yetersizliği nedeniyle demiryolu yapım ve  işletilmesi işi yabancı şirketlere verilmiş bu nedenle de demiryolu hatları daha çok emperyalist devletlerin ekonomik, siyasi, hatta  askeri  çıkarlarına göre şekillenmiştir.


Karagöl istasyonu
(Foto:Abidin Tatlıpınar)
Cumhuriyetin kurulması ile birlikte uygulanan demiryolu politikası ile ulaşım ağının yaygınlaştırılması ve  ulusal bütünlüğün sağlanması amaçlanmıştır. Cumhuriyet öncesinde  demiryollarının %70'i Ankara-Konya doğrultusunun batısında kalırken, Cumhuriyet döneminde %78,6 sı doğuya kaydırılmış ve günümüzdeki  batı ve doğu arasındaki ( %46 batı, %54 doğu)  oransal dağılımı elde edilmiştir.


Sivas Gar Binası / 6 Eylül 1933
(Abidin Tatlıpınar Arşivinden)
Sivas-Erzurum demiryolu hattının yapımına bu demiryolu politikası çercevesinde  Sivas Kongresi’nin 14. yıldönümü olan 4 Eylül 1933’te başlanmıştır. Hattın müteahhitliğini Divriğili Nuri Demirağ'ın içinde bulunduğu bir konsorsiyum üstlenmiş olup , şirketin adı  Sivas, Malatya, Erzurum illerinin baş harflerinden oluşan Simeryol'dur. Hat müteahhidi Nuri Demirağ’ ın Divriğili olması nedeniyle demiryolu hattının Divriği den geçmesini sağladığı  ileri sürülmüş ise de Nafia Vekili (Bayındırlık Bakanı) Hilmi Uran'ın  anılarında da  anlattığı üzere hat güzergahı ,  ihaleden önce  ve tamamen askeri kaygılarla belirlenmiştir. Nafia Vekâleti  hattı Sivas-Zara istikametinden geçirmeyi planlarken , genelkurmay başkanı Mareşal Fevzi Çakmak hattın daha güneyden ve Divriği istikametinden geçmesini  istemiştir. Nafia Vekaleti  Genelkurmayın bu isteğine , bölgedeki arazi yapısının engebeli olması nedeniyle karşı çıkmış ise de güzergah neticede  Genelkurmay Başkanlığı’nın istediği şekilde belirlenmiştir.

Sivas- Erzurum hattının Sivas Çetinkaya bölümü


Sivas-Erzurum hattı kısımlar halinde tamamlandıkça işletmeye açılmış, son olarak Aşkale-Erzurum bölümünün 20 Ekim 1939’da işletmeye açılması ile hat tamamlanmıştır.



Hat üzerinde bulunan Karagöl  İstasyonu, Kızılırmak ile Fırat vadisini ayıran boyun noktasından (75 km/rakım 1718) sonra hattın 76 kilometresinde  inşa edilmiş, adını sınırları içinde yer aldığı Karagöl köyünden almıştır.  Köye 3.5 km mesafede  ve Sivas- Erzurum hattı üzerindeki yüksek rakımlı  noktalardan birindedir. 01.11.1936 tarihinde işletmeye açılmıştır.


Karagöl İstasyonunun
işletmeye açılış ilanı
Sivas-Erzurum hattının tamamının 20 Ekim 1939 tarihinde işletmeye açılmasından kısa bir süre sonra , 27 Aralık 1939 da Erzincan depremi meydana gelmiş, deprem sonrası yardım çalışmaları bu hat üzerinden yapılmaya çalışılmıştır. Ancak zorlu iklim koşulları yardım çalışmalarını oldukça zorlaştırmıştır. İçinde Dahiliye  ve Sıhhiye Vekillerinin (İçişleri ve Sağlık Bakanları) bulunduğu  tren Erzincan'a gitmek üzere Sivas'tan yola çıkmış ancak Karagöl İstasyonuna 300 metre kala kara saplanmış ve  bakanlar hat açılana kadar Eskiköy istasyonunda beklemek zorunda kalmışlardır.  Büyük Millet Meclisindeki toplantıda Dahiliye Vekili Faik Öztrak bu olayı şöyle anlatmaktadır:

"... Ben şimdi sizlere zelzele mıntıkasında 10 gün devam eden seyahatımız hakkında umumi surette maruzatta bulunacağım. Birincikanun 28 inci günü Sivas'a  müteveccihen hareket ettik... 29.12.939 saat 7.20 de Karagöl istasyonuna yediyüz metre mesafede trenimiz kara saplanarak ileri gidemedi. Karın irtifaı dört metre deniyordu.Treni geriye Eskiköy İstasyonuna aldılar. Yolu açtılar, harekete geçerken lokomotifin kömür arabası raydan  çıktı. onu raya koymak için hayli uğraştılar.Yolun Karları temizlendi, tekrar uğraşıldı. Şiddetli fırtına , soğuk ve kar tipisi altındaki bu mesai cidden çok zahmetli ve hatta tehlikeli idi. Bu da düzeldiği zaman kar yolumuzu tekrar kapamış bulunuyordu. Kar küreyen makine yolumuzu açtı.
Biz bu mevkide 38 saat kaldık...Eskiköy'de kaldığımız müddetçe fırtınanın akur uğultusunu mütemadiyen duyuyor, kar tipisini görüyorduk. Fırtına vagonumuzu daima bir sarsıntı halinde bulunduruyordu.Kalorifer durmadan yanmasına rağmen biz vagon içinde üşüyor ve o halde açıkta ve enkaz altında kalan kardeşlerimizin ıstırabını düşünerek eziliyorduk....
Nihayet 31.12.939 saat 11'de Erzincan'a vardık..."  (Ayın tarihi 1940 No:74 sf 158-159 )

Cumhuriyet Gazetesi/31 Aralık 1939  

Temmuz 1940 da trenin kara saplandığı bu bölgeye kar tünelleri yapılması işi ihaleye verilmiş ,  Eskiköy-Karagöl istasyonları arasına  toplam 430 metre uzunluğunda kar tünelleri inşa edilmiştir.
Resmi Gazete/26 Temmuz 1940

Ancak bölgenin ağır coğrafi koşulları ve kar nedeniyle sonraki yıllarda da  hat pek çok kez kapanmış, 10 Şubat 1976 tarihinde ise çığ düşmesi sonucu 4 demiryolu işçisi  hayatını yitirmiştir.

Uzunca bir süre en temel ulaşım yolu olarak başbakan ve bakanlarca  bu hat kullanılmıştır. Sivas Valisi Rebii Karatekin , Türkiye Cumhuriyetinin 10.Başbakanı Hasan Saka 'yı 1948 yılında Erzincan'daki inceleme gezisi dönüşünde Karagöl istasyonunda karşılamıştır.( Ulus Gazetesi / 5 Nisan 1948 )

Hattın Sivas- Erzincan arasındaki kısmında zirve noktasında bulunması ve bu istasyondan sonra gerek Sivas gerek Çetinkaya yönüne gidecek trenlerin yokuş aşağı gidecek olmalari nedeniyle Karagöl İstasyonunda Trenler mutlaka durmakta ve "Fren Tecrübesi" denilen trenin  fren kontrolleri yapılmaktadır. Bu anlamı ile Karagol İstasyonu aynı zamanda bir  "Fren istasyonu" dur.

Deliktaş Tünelinin inşasının bitirilmesi ile birlikte şubat 2014 tarihinden itibaren , Karagöl İstasyonun da bulunduğu hattın Tecer/ Karanlık kısmını sadece yük taşıyan trenler kullanmaya devam etmiş , yolcu trenleri Sivas/Kangal arasında  yapılmış olan yeni hattı kullanmaya başlamışlardır.


Erzurumun İşletmeye Açılışı / Maarif Matbaası 1939
(Abidin Tatlıpınar Arşivinden)

Sivas- Erzurum hattı  Fırat Nehri üzerinde köprü
İnşaatı (Abidin Tatlıpınar Arşivinden)

Erzurum Mavi  Ekspres  Çetinkaya-Avşar Tren Bileti
(Abidin Tatlıpınar Arşivinden)

KAYNAKLAR
1- Sivas-Erzurum Demiryolu İnşaası 1933-1939, İhsan Çalapverdi , Divriği Defterleri
Yayın No:6, İstanbul, 2008.
2-TMH - Türkiye Mühendislik Haberleri / Sayı 442-443 - 2006/2-3
1923 - 1940 Dönemi Demiryolları
3-Şimendifer'in Erzurum yolculuğu / Murat Küçükuğurlu-Gürkan Fırat Saylan Atatürk Üniversitesi Türkiyat araştırmaları Enstitüsü Dergisi Cilt15 Sayı 18
4-Sivas-Erzurum Demiryolunun Yapım Süreci, Sosyo iktisadi Etkileri Ve Geleceği
Yrd. Doç. Dr. Vedat Karadeniz-Yrd. Doç. Dr. Deniz Akpınar
5-Meşrutiyet, Tek Parti, Çok Parti Hatıralarım (1908-1950) Hilmi Uran İş Bankası Yayınları
6-Ayın tarihi 1940 No:74 sf 158-159
7-Hasan Saka'ya Armağan , Birleşmiş Milletler Türk Derneği Yayınları No:23 sayfa:22








KARAGÖL KÖYÜNÜN YILLARA GÖRE NÜFUSU

    Türkiye Cumhuriyetinde ilk nüfus sayımı 1927 yılında yapılmış olup, 1935 yılından itibaren her 5 yılda bir genel nüfus sayımı yapılmıştır. 1990 yılında ise sonu sıfır ile biten her 10 yılda bir nüfus sayımı yapılmasına karar verilmiştir, bu nedenle 1995 ve 2005 te nüfus sayımı yapılmamıstır. Genel nüfus sayımları sokağa çıkma yasağı ilan edilerek , nüfusun bulunduğu yerde kayıt altına alınması esasına göre yapılmıştır. 2007 yılından itibaren ise Türkiye'nin nüfusu,  artık yerleşim yeri ve diğer adres bilgilerinin elektronik ortamda merkezi bir yapı içinde güncel olarak tutulduğu Adrese Dayalı Nüfus Kayıt sistemi ile tespit edilmeye başlanmıştır. 
    Türkiye İstatistik Kurumu tarafında 1965 ten bu yana yapılan Nüfus Sayımı sonuçları yayınlanmış olup, Karagöl Köyünün  nüfusu aşağıdaki tabloda gösterilmiştir. Tabloyu incelediğimizde 1965 yılında 581 olan köy nüfusunun, 2007 yılına geldiğimizde  40 kişiye kadar düşmüş olduğu görülmektedir. Köy nüfusunda yaşanan  bu yüksek düşüşün nedeni Türkiye'de kentleşme ile birlikte meydana gelen göç olgusudur. Tablodan köyden esas kitlesel göçün 1980 ile 1990 yılları arasında yaşandığı anlaşılmaktadır. 1980'de 405 olan köy nüfusu , 1990 da 113 kişiye kadar düşmüş yani köyde yaşayanların yaklaşık %75'i bu 10 yıl içinden köyden kente göç etmiştir. 2007 yılından itibaren ise köy nüfusunda küçük de olsa bir  artış görülmektedir. Ancak bu artış daha çok belli bir yaşın üzerindeki insanların köyde emekliliklerini geçirmelerinden kaynaklanmakta olup, köy nüfusu doğumlar nedeniyle artmamakta  , tersine ölümlerden dolayı yeniden azalma yoluna girmiş bulunmaktadır. Diğer taraftan son yıllarda  köyde yapılan ya da onarılan ev sayısındaki artış dikkate alındığında köyün , daha çok yaz aylarının geçirildiği  yazlık mahiyetinde bir yerleşim yerine dönüştüğü anlaşılmaktadır. Son yıllarda büyük şehirlerde hayatını kaybedenlerin köye defnedilmeleri de genç  kuşakların  köy ile olan bağlarını ilerideki yıllarda devam ettirmelerini sağlayacak bir nitelik taşımaktadır.

YIL       KADIN       ERKEK     TOPLAM

1965          308               273             581

1970           229              251             480


1975           236              207             443    


1980           212              193             405


1985           162              124             286


1990             53                60             113

 
2000             49                 40             89

2007             24                 16             40


2008             22                 21              43


2009             40                 42              82       

2010             70                 55            125

2011             52                 46              98       


2012            49                  41              90


2013            44                  45              89


2014            42                  41              83


2015            37                  39              76  

2016            34                  37              71



*Kaynak:http://www.tuik.gov.tr

KARAGÖL KARYESİNDEN HASAN OĞLU HÜSEYİN'E AİT HÜVİYET CÜZDANI

     

HÜVİYET CÜZDANI
         İş bu hüviyet cüzdanında isim ve   şöhreti  ve  hal ve  san'atı muharrer (yazılı)  olan  Hasan oğlu Hüseyin Türkiye Cumhuriyeti tabiiyetini haiz olup ol suretle  ceride-i nüfusda mukayyet olduğunu müşir(belirten) iş bu hüviyet cüzdanı ita kılındı(verildi) 21 Kanun-i Evvel 927

   

İsim ve Şöhreti Mollahüseyinoğlu Hüseyin

Tarih ve Mahall-i Veladeti
(Doğum tarihi ve yeri)
 Otuz iki 332

Pederinin ismiyle Mahall-i İkameti
 (Babasının adı ve oturduğu yer)

 Hasan  Karagöl Karyesi
Validesinin İsmiyle Mahall-i İkameti
 (Annesinin adı ve oturduğu yer)
 Besey



        Osmanlı Devleti 1914 yılında çıkartığı  Sicili Nüfus Kanunu ile sınırları içinde yaşayan nüfusu kayıt altına almaya çalışır, ancak yaşanan savaşlar  nedeniyle yeterince başarılı olamaz. Cumhuriyet döneminde, 1924 yılında çıkarılan köy kanunu ile köydeki nüfusun kayıt altına alınması işi muhtara verilir. 1926 yılında kabul edilen Medeni Kanun ile her doğum olayının bir ay içinde nüfus memurlarını bildirilmesi zorunluluğu getirilir. Bu arada 1925 sonunda miladi takvim kabul edilerek 1926'dan itibaren 1300' lü tarihler , 1900' lü olarak yazılmaya başlanır. 1927 yılında Cumhuriyet döneminin ilk  nüfus sayımı gerçekleştirilir ve 1928 yılında Vatandaşlık Kanunu kabul edilir. 1928 yılının sonlarında kabul edilen Latin alfabesiyle birlikte 1929 yılından itibaren hüviyet cüzdanları Latin harfleriyle düzenlenir.İlk okul yıllarından itibaren belleğimizde yer eden , Latin harfleriyle Kemal Atatürk adı yazılı  hüviyet cüzdanı ise 1934 te soyadı kanunun kabulünden sonrasına aittir.

        Yukarıdaki hüviyet cüzdanı ise Karagöl Karyesinden(köyünden) Hasan oğlu Hüseyin'e  ait olup 21 Kanun-i Evvel 927 (21 Aralık 1927) yılında düzenlenmiştir.Henüz Latin harflerine geçilmediği için Arap harfleri kullanılmış ve soyadı yer almamıştır. On altı sayfadan oluşmaktadır.Kapağı gri bez ciltlidir. Ay yıldız ve damga pulu olan ilk sayfasında  'İş bu hüviyet cüzdanında isim ve şöhreti ve  hal ve san'atı muharrer (yazılı) olan Hasan oğlu Hüseyin Türkiye Cumhuriyeti tabiiyetini haiz olup ol suretle  ceride-i nüfusta mukayyet olduğunu müşir (belirten) iş bu hüviyet cüzdanı ita kılındı (verildi) 21 Kanun-i Evvel 927' yazısı bulunmakta, ikinci sayfasında 'Sicil-i Nüfus Kanunun Bazı Mevadı' (maddeleri) başlığı altında bu kanunun yedinci, on dördüncü ve kırk ikinci maddelerinin metni yer almaktadır. Üçüncü sayfasında ' isim ve şöhreti, (Mollahüseyinoğlu Hüseyin), doğum tarihi (332 yani rumi 1332, miladi 1916) , pederin ismi ile mahall-i ikameti (Hasan Karagöl Karyesi),  Validenin adı ile mahalli ikameti (Besey ) yer almaktadır. Dördüncü sayfada ' Vukuatı ' ibaresi yer almaktadır. Sonraki sayfalar da ise 'kazası , nahiyesi , mahalle ve karyesi, mesken numarası , suret nakli' ibareleri yer almaktadır.1933 yılında 17 yaşındayken vefat eden Hüseyin'in hüviyet cüzdanı üzerinde yer alan '9 Mart 1942' tarihli kaşe  ve 'B.Gökbaş' imzası muhtemelen vefatın nüfus kütüğüne işlenmesi sırasında yazılmıştır.Hasan oğlu Hüseyin'in  kim olduğuna gelince , babamın en büyük kardeşi yani benim amcamdır.Şöhreti kısmında Mollahüseyinoğlu yazmasının nedeni ise  Hüviyet Cüzdanı görülen Hüseyin'in dedesi olan  Hızır (Hıdır)'ın babası Hüseyin'in (Üs'e Bınet'in oğlu) Divriği'de yedi yıl medrese eğitimi görmesidir. Bu nedenle de Hüseyin'in çocukları ve soyu ( Tatlıpınar ve Doğan) Molla Hüseyin Oğulları olarak adlandırılmıştır.

Hüviyet Cüzdanın gri renkli bez ciltli
kapağı
         




KARAGÖL KÖYÜ


Karagöl Köyü

Köyün kurucusu Canbeg Aşiretine mensup Bünyat oğlu Yusuf (Üse Bınet) tur.Kuruluş tarihi tam olarak bilinmemekle birlikte 1800'lü yılların ilk çeyreği  olduğu sanılmaktadır.Köy 1865 yılında nahiye yapılmış, 1865-1901 yılları arasında Sivas Sancağına , 1901 yılında itibaren Kangal Kazasına bağlanmıştır. Daha sonraki yıllarda ise tekrar köy olarak  Kangal’ın Kavak Bucağına bağlanmıştır. Ulaş’ın 1990 yılında ilçe olması ile birlikte Ulaş İlçesine bağlanmıştır.

Rakımı 1807 m dir.

Ulaş’a uzaklığı 38 km Sivas’a uzaklığı ise 70 km dir. 

Ulaşım demiryolu ve karayolu ile sağlanmaktadır. Köyün ulaşımında 1990 yıllara kadar önemli bir yere sahip olan demiryolu 1 kasım 1936 da işletmeye açılmıştır. Karagöl istasyonu köyün güneyinde ve köye yaklaşık 3.5 km mesafededir.
Karagöl İstasyonu

1970 de 109 hane ve 584 nüfusa sahip olan köyün nüfusu yaşanan iç ve dış göçler sonucu oldukça azalmıştır. 2012 yılı itibarı ile 90 kişi civarında olup nüfus yaz aylarında artmaktadır. Son yıllarda kentlerde yaşayan pek çok kişi yaz aylarını köyde geçirmek için eski evlerini onarmakta yada yeni evler yapmaktadırlar.Bu nedenle köyde Sosyete Mahallesi denilen yeni bir mahalle bile oluşmuştur.

Köyün ilkokulu 1956 yılında eğitime başlamış 2002 yılında ise öğrenci yetersizliğinden kapanmıştır.Günümüzde Öğretim üyeliği v.b   mesleklere sahip  Karagöllülerin pek çoğu  bu ilk okulda okumuşlardır. Okul binası  2012 yılında onarılarak  köy konağı olarak yeniden hizmete açılmıştır.

Köye Elektrik 1986 yılında telefon 1996, kanalizasyon ise 2012 yılında getirilmiştir.

Yüzölçümü itibariyle bölgenin en büyük köylerinden biri olan Karagöl köyünün kuzeyinde;  Yeşildiyar mezrası (İtkıran) , kuzey doğusunda;   Güneşli köyü (Mustohasso) , güney doğusunda; Kürkçü ve Boğaz (Köroğlu) köyleri , güneyinde ; Soğukpınar köyü (Mamaş), güney batısında;  Kertme Karacaören köyü (Eskiköy), batısında ise Şenyurt köyü (Kertme) yer almaktadır. 

Yakın olan Güneşli köyü, uzak olan Korubaşı Köyü
arkada Gürlevik Dağı


Köyün doğusunda; Yılanlı Dağı (2600 m), Batısında; Tecer Dağı (2339 m), Kuzeyinde; Gürlevik Dağı (2688 m), Güneyinde; Çatal Dağı (2184 m) ve Yaycı Dağı (2175 m) bulunmaktadır.

Yılanlı Dağı

Köyün çevresinde Karagöl, Tepegöl , Aygır ve Kamışlı gölleri yer almaktadır. Bu göller İtkıran Fayı üzerinde oluşmuş tipik fay gölleridir.Felhan Dagı kuzeyinde Basçayır yakınlarında baslayıp doguda Günesli yakınlarına kadar uzanan bu fay yaklasık 15-20 km uzunlugunda sol yanal atımlıdır.

Karagöl , Kamışlı ve Aygır Gölü
(Siyah kesik çizgi doğrultu atımlı İtkıran fayının göstermektedir.)

Köyün hemen alt tarafında yer alan ve köye de ismini veren Karagöl, diğer göllerden mevsimlik ve geniş olması bakımından farklılık göstermektedir. Göl tabanındaki çayırlar koyu yesil - siyaha yakın bir görünüm aldıgı için bu alan Kara Göl olarak adlandırılmıstır. Karanlık Dere’nin kaynak alanını olusturan Kara Göl, 1400 m uzunlugunda, 670 m genisliginde ve yaklasık 830.000 m2 alana sahip büyük bir göldür.Göl suları geçirimli yapı , dış drenaja bağlanmış olması  ve genis alana baglı olarak yaz başlarında kurumaktadır. Ancak, yagıslı mevsimde göl tabanında çok sınırlı alanlar bataklık halini almaktadır. Göl tabanı su ve nemli sartlara baglı olarak tamamen çayırlarla kaplıdır . Karagöl’ün güney batısında yer alan Aygır gölü; 3-5 m derinliğinde, 350 m çapında 110.000 m2 alana sahiptir , Kamışlı gölü ise Aygır gölünün doğusunda koğalı (Kovalı) denen bölgede 3-5 m derinliğinde, 100 m çapında ve 14.000 m2’lik alan kaplamaktadır . Kamışlı gölü, adını çevresinde boyları 1-2 m’yi bulan kamış ve sazlardan almıştır. Karagölün kuzeyinde yer alan Tepegöl 1900 m yükseltilerinde derinliği 100 m’yi bulan bir çanak içerisinde yer almaktadır. Göl, ortalama 5 m derinliğinde, 300 m uzunluk ve 200 m genişliğinde olup 43.000 m2’lik alan kaplamaktadır. Tepegölün oluşumu kısaca şöyledir: Meteorik suların, İtkıran fayı boyunca
yeraltına süzülmesi ve magma haznesi ile teması sonucunda volkanik patlama meydana gelmiş ve bir patlama krateri  olusmustur. Bu kraterin içinin su ile dolması sonucu ise Tepegöl meydana gelmistir. İlk patlamadan daha sonraki bir zamanda ikinci bir volkanik patlama meydana gelmis ve gölün hemen yaninda, bu göle göre  daha yüksekte ve daha kücük ikinci bir krater olusmus ancak bu krater göl halini almamıştir. (1) (2) (3)

Mayıs başlarında Karagöl
( Foto:Mustafa Doğan)


Köyün Çataldağı ve Kertme Karacaören (Eskiköy)  tarafında  krom madeni bulunmaktadır.

Karagöl Köyü, Doğu Anadolu Bölgesinin Yukarı Fırat Bölümü ile İç Anadolu Bölgesinin Yukarı Kızılırmak Bölümünün kesiştiği noktada yer almakta  olup bunun sonucu olarak köydeki dereler iki farklı okyanusa doğru akarlar.Köyün batısına (Sınebel , Gome Hasani Odewaşi ) yağan yağmur suları , Tecer deresi vasıtasıyla Kızılrmak’a  ve buradan Karadeniz’e ulaşır.Karadeniz’in üst akıntısı ile Akdeniz’e ve buradan da Atlas Okyanusuna katılır. Köyün diğer bölgelerine yağan yağmur suları ise, çeşitli derelerle Çaltı deresinden Fırat 'a  , buradan  da Basra körfezinden Hint okyanusuna katılır.

 Karanlık Deresine oradan da Çaltı Deresi ile
Fırat'a katılacak olan  Çayçemdeki  dere
(Foto:Mustafa Doğan)

Köyün iklimi tipik karasal iklimdir.Kışları soğuk ve kar yağışlı , yazları sıcak ve kurak olur.Bölgede kar yağışı kasım ayı gibi başlar ve bu kar ancak ilkbaharda kalkar.Yazın gece ile gündüz arasındaki sıcaklık farkı oldukça yüksektir.Bu nedenle yaz aylarında tatil amaçlı köye gideceklerin, akşamları giymek üzere yanlarında kazak/hırka gibi giysiler bulundurmaları gerekir.

Köyün  geçim kaynakları tarım ve hayvancılıktır.Ayrıca  özelikle 1950 lerden sonra  köyden pek çok kişi demiryolunda  işçi olarak da çalışmıştır.

Köyden şehire göç ise 1960 lı yıllarda  başlamıştır.Bu yıllarda köyün erkekleri mevsimlik olarak İstanbul'a gitmişler , İstanbul'da biraz para biriktirdikten sonra  da köye dönmüşlerdir. Bu tarihlerde gidenler Karaköy'de ki Abed Han gibi hanlarda  kalmışlar, han odalarının temizliği ve hamallık gibi işler yapmışlardır.Asıl kapsamlı ve kalıcı göçler ise  1970 li yılların ikici yarısında başlamış  1980 lerin ikinci yarısında sona ermiştir.

Köyde Kürtçenin Kurmancı lehçesi konuşulur,  genç kuşaklar ise sadece Türkçe konuşabilmektedir.

Alevi inancına sahip köyde Cem  İbadeti Yozgat, Çekerek, Kırkdilim köyünden gelen Şeyh Abidin Dede (Mürşit / Abidin Yıldız) ile Kangal Külekli köyünden gelen Cafer Dede (Pir / Cafer Aydın) tarafından yaptırıldı.Rehber olarak Kangal Elalibey Köyünden Hüseyin Baba (Hüseyin Aslan) cemlerde bulunurdu. Abidin Dede 2009 yılında vefat ettiğinden artık onun yerine torunu Erzade Yıldız Dede  dedelik yapmaktadır. Köyde Cem  için  bir ibadethane bulunmayıp, kalabalık insanların bir arada ibadet yapmalarına yeter büyüklükte odası olan bir evde yapılırdı.Köyün dedeleri İmam Rıza ocağına bağlıdırlar.Köyde Cafer Dede'nin dedesi Seyit Musa ve iki yakınının bulunduğu mezar yeri kutsal kabul edilir.Yılanlı dağının eteklerinde bulunan Atolux ziyareti ile  Yılanlı Dağının zirvesinde bulunan Ziyarete Yilanlı (Sultan Melek ziyareti ) de köylülerce kutsal kabul edilen  belli başlı yerlendedir. Ayrıca köyde  taşların toplanması sureti ile yerleri belli edilmiş ve bir vesile ile ziyaret olarak  kabul edilen pek çok yer vardır.

Atolux Ziyareti


 Notlar :
1- Çaltı Çayı Yukarı Havzası’nın (Kangal Doğusu) Jeomorfolojisi Murat Sunkar, Saadettin Tonbul, M. Ali Özdemir/ Cografi Bilimler Dergisi,  2008, 6 (2), 141-158
2-Kangal Havzasının (Sivas) Jeomorfolojisi, Murat SUNKAR, Fırat Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Cografya Anabilim Dalı, ELAZIG-2006,Doktora Tezi
3-Marmara Coğrafya Dergisi Sayı: 33, Ocak - 2016 ,Tepegöl Maarları (Uluş-Sivas) ,Yrd. Doç. Dr. Selahattin POLAT